ÖBGZKİ: Ama O-HAA!

Şok içindeyim. Az önce, bir eve GEMİ girdi. Kayık değil. Tekne değil. Bildiğin kocaman, hayvan gibi bir gemi!

Müsaadenizle size çok samimi bir şey soracağım. Arkadaşlarım, ciddiyim bak, ya siz bunu nasıl izliyorsunuz? Bu ne be artık?! Senarist kayışı koparmış, orası kesin. Allahım bu noktalara nasıl gelinmiş olabilir? Düşünüyorum, şimdi diyelim Coşkun Irmak bu gemi sahnesini yazdı. Hadi hiç tereddüt falan da yaşamamış olsun... Sonra toplantıda çıkardı cebinden kağıdı, okudu, okudu, okudu, sonunda dedi ki: "Ali Kaptan'ın gemisi kulübeye BODOSLAMA GİRER" Ne yani, bir allahın kulu çıkıp "Coşkun Abi sen de iyice sapıttın" demedi mi? Hiç tuhaf bir sessizlik de mi olmadı arkadaş? Ben evde gülmemi kaç saat durduramadım siz biliyor musunuz?

Bir kere benim Ali Kaptan'ım bu kadar delirmiş olamaz, ben buna inanmam. Adamda kalp var, pazar yürüyüşlerini yapması gerekiyor onun! Esas sorun Cemile'de olmalı o zaman, çünkü ne hikmetse ona bir ters yapan sonunda mutlaka tırlatıyor. Herhalde bu dünyanın adalet sistemi fazla iyi. Önce Carolin normal bir Hollanda vatandaşıyken azılı bir suçluya dönüştü, kaçakçılık desen var, dolandırıcılık desen bunda, cinayete yardım ve yataklık da vardı sanırım... Şimdi de Ali Kaptan, bekleyiniz, evet- in Wonderland! Allahım senin hikmetinden sual olunmaz ama bu biraz... şey oldu ya. Olmadı gibi sanki, hı?

Balıkçı da gemi tam gaz üstüne gelirken, hâlâ bir yavaşlık, hâlâ bir düşünceli olmak. "Koşsam sakil duracak şimdi, pfff" Ayol ev başına inecek adam. Kulübe yıkılırken bir değil, iki değil, defalarca gördüğümüz kitaptan anladık ki Balıkçı da Dostoyevski okuruymuş. Zaten bu dizi ve filmlere bakılırsa Dostoyevski bildiğin popüler bir yazar, her kitabı ayrı bir bestseller. Ben cahilim annem, okuyamıyorum, ülkemin gerisinde kaldım.

Şimdi biri bana cevap versin bu Balıkçı burdan sağ çıkar mı? O ölürse eminim eski karısı deli Sema'ya da Cemile bakar. Öyle kocaman bir yürek onunkisi. Eski karısı da az değilmiş ha, çakal Sema. Aynı Fatmagül'ün Rahmi gibi, yarım akıllı geçinip her işine geleni çatır çatır söylüyor. Ne oldu delirmekten kadınlığını unutmuştu hani, adamın elden gideceğini anladı ya, hemen numaralara başladı: "Bana niye çocuğum diyorsun ki ben senin karınım amaa" Sinsi... Havuza da bilerek atladın bence. Zaten "havuza kendini atmak suretiyle intihar" tam olarak nasıl gerçekleşiyor henüz çözebilmiş değilim. Değişik.

Bu arada İnci Hoca'nın doktoruna çok bozuldum. Ne demek "Hamile olduğunu nerden çıkardınız?" Sonuçta herkes bilir ki bir dizide yeni evli/sevişen kadın bayıldıysa hamiledir, yüklüdür. Değilse, demek damat gelini hamile bırakamamıştır, bu yani.

Bir şey daha söyleyeceğim bana çok güleceksiniz: Ya arkadaşlar Soner çok zengin be. Ama, nasıl diyeyim böyle, çok zengin! Bunu nereden anladım biliyor musunuz; çünkü Soner'in odasında piyano var. Salonda değil, müzik odasında değil, direk yatıp kalktığı odaya koymuş. Demek istiyor ki "Ne olacak, gerekirse Murat'a ayrı alırım, Aylin'e ayrı alırım, baktım istidatı var gider bir tane de oturma odasına alırım. İstersem evin 15 ayrı noktasına piyano koyacak param var benim." Vay be. Peki ya Cemile'ler ne? Hepsi fakir, iğrenç.

Konusu gelmişken, ben dik yakalı balıkçı kazağının olayını çözdüm, size onu da anlatıcam. Bildiğin fakir kazağı bu. Evet, Cemile'de var, Berrin'de var; eskiden Aylin'de de olurdu ama şimdi hiç giymiyor. Neden? Çünkü balıkçı yakaya artık elini bile silmez o. Türk filmlerine de bakarsak görürüz, Hülya Koçyiğit ne zaman fakir düşse saçlarını aşağıdan toplayıp balıkçı kazağını üstüne geçirir. Bunun temel olarak iki sebebi var:

1) Fakir evi çok iyi ısınmadığı için. 

2) Fakirlik yanında zorunlu olarak mutaassıp olmayı getirdiği için. 

Bilindiği gibi ben zaten fakirlerden hiç haz etmem. Bence hayatta herkes zengin olmalı. Viva Erdoğan Yaşaran! (Onu çok özlüyorum biliyor musunuz?) ÖBGZKİ'ye de allah akıl fikir versin hadi bay.