- Gerizekâlı herif, başımıza ne geliyosa SENİN yüzünden geliyor zaten!
- Ya kes bee, papağan gibi aynı şeyi tekrarlayıp duruyosun senin yüzünden, senin yüzünden! Asıl senin yüzünden geldi başımıza ne geldiyse! B.k vardı arabayı aldın gittin, söyliycem, söyliycem-
- SÖYLİYCEM MERAK ETME, her şeyi anlatıcam onlara!
- Söyle lan yiyosa söyle ne söyliyceksin hiçbir şey söyleyemezsin!!!Arkadaşlar, Fatmagül'ün içinde resmen iki ayrı dizi oynatıyorlar. Yaşaran'ların maceralarını Fatmagül cephesinden artık ayırıyorum. Dün gece hayatımda gördüğüm en eğlenceli nezarethane sahnesini izledim. Ellerinden viski düşmeyen, lordlar kamarasına doğuştan üye olan adamlardı bunlar, karakola düşünce ortam bir anda mahalle arası futbol maçında çıkan kavgaya döndü. Arkadan kulağıma Toygar Işıklı'nın "Birileri Ayvayı Yedi; Vallaha da Yedi, Billaha da Yedi" adlı, yaylıların depar attığı çalışması gelmese sanacağım ki bunlar tatlı serseriler de, şimdi haylazca birbirlerini yiyorlar.
Meltem'in giyimindeki zevksizlik ise artık utanç verici düzeye ulaştı. Sırtı erimiş sütyen lastiği gibi her tarafından sarkan elbiseden söz ediyorum. Şimdi taa ilk bölümde Mukaddes'in ettiği o dev lafı hatırlayalım: "Biz de biliyoruz ne giyeceğimizi ama paranın gözü kör olsun." Evet Mukaddes, biliyorum bebeğim, her ne kadar o vakitler bazıları seni peynir suyu kokmakla suçladılardıysa da öyle zengin bir ailenin kızı olsan sen HT Mag dergisinde kıyafetlerinden her hafta 80-90 alırdın, Meltem ise 30'u zor görürdü. Ve bu kız moda tasarımı okuyor. Bence bu Türkiye'deki eğitime karşı yöneltilmiş kocaman bir sistem eleştirisi. Ya da tatlı bir şaka belki, bilemiyorum.
Bu bölüm çok yersiz birtakım Yeşilçam sahnelerine şahit oldum. Ebe Nine'yle Mukaddes'in Ildırı'dan eşyaları getirdiklerindeki tuhaf coşku örneğin. Sanırsın Bizim Aile'de Itır Esen'in babası evin üstündeki mührü kaldırtmış da Melih Kibar'ın neşeli müziği eşliğinde eve geri yerleşiliyor. Bu vesileyle Mukaddes'in Ezo Gelin'li aynasına, Ebe Nine'ninse Muzaffer Mobilya'dan aldığı havalı koltuklarına kavuşmasına tabii ki ben de sevindim, ama o insanların bir arada yaşamasındaki sapıklığı benim bünyem kaldırmıyor.
Diğeri ise Kerim'in Fatmagül'ü sandalla kaçırdığı o korkunç sahne. Sen Tarık Akan olsan, seni bir türlü dinlemeyen Gülşen Bubikoğlu'nu ikna etmek için kaçırsan, o yalandan biraz isyan etse ama sonunda gözlerini yüzüne çevirse, arkada 70'lerde Batı'dan apartılmış romantik müziklerden biri çalmaya başlasa, öküz müyüz canım biz de izler seviniriz. Ama orada olan, ağır çöküntü geçirmekteki bir insanın kendisine tecavüz etmiş kişiyle denizin orta yerinde baş başa kalmaya zorlanmasıydı, ve inanın hiç neşeli değildi. Ebe Nine dahil herkes de bunu budala gibi sırıtarak izledi ya, gözlerime inanamadım. Fatmagül sandalda kaskatı kesilmiş otururken, bir dizide gözlerim ilk defa hırsımdan doldu.
Bu hikâyeden iyi bir şey çıkması esasen imkânsız. Öyle ya da böyle, her türlü, her şey çok boktan. Ama sağda solda Fatmagül'e kızanlar, "Kerim suçsuzmuş yuppi" diyenler görüyorum bazen, meydanı bunlara bırakmamak için yazıyorum. Bunu yapan kadınlarda ekmeğe sürecek akıl yok. Birilerinin üzerilerinde güç kurmasından ömürlerinde hiç rahatsızlık duymamışlar. Allah belasını versin, mücadelemiz sürecek!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder