Nasıl Yani O Paralar Gerçek mi?

Aah evet, bilgi yarışmaları!

Dün gece Canlı Para'yı izleyince ne kadar eğlenceli olduklarını yeniden hatırladım. Show TV artık resmi olarak sapıtık bir kanal olsa da yarışma geleneğini sürdürdüğü için kendisini takdir ediyorum. Televizyona bağırıyorsun, "Gerrizekalı o cevap olur mu!" diyorsun, gerilim müziği geliyor, bir şeyler. Çok iyi, çok çok. Canlı Para'nın özellikle iki hususiyetinden çok etkilendim:

1- GERÇEK PARA

Gerçek para lan! 1 milyon TL orada duruyor, canlı. Hani içinden bir ellilik çeksen bayramlık olsun der ses çıkarmazlar. Şş bak hele, yoksa araya kâğıt mı dolduruyonuz gı doğru söyle. Neyse ne, paralar aşağı düşünce ben baktım adamlar aşağıda ne de güzel topluyor be. Düğünde dolarlar ortaya saçılır da müzisyenler avuç avuç bir güzel kapışır ya hani, onun gibi. Para çok mühim. Kelime Oyunu'nun emekli yarışması olmasının sebebi tamamen bu. Garip bir takım puanlar konuşup duruyorlar, kaç para vereceksin sen onu anlat kardeşim. "Milyar" de bana. Engin Altan Düzyatan ne güzel dedi, "300 küsür milyarınız var" dedi, sonra 300 bin diye düzeltti. Zor be Engin'ciğim, çok zor, inanır mısın ben de hâlâ ekmeğin fiyatını milyonla söylüyorum.

2- ÇİFTLER 

Normalde yarışmacı tek olarak gelince sunucu celebrity power'ını kullanarak ortamların efendisi olur. Karşısından bir sürü yarışmacı geliir geçer; dışarıdan bir sürü düz adam ve düz kadın gibi görünürler. Oysa bakalım bu nasıl bir manyaktır, hırlı mıdır hırsız mıdır, hiç bunları bilmeyiz. Hah işte beybi, çift olarak gelince var ya, ak g.t kara g.t kabak gibi ortaya çıkiyi. Dün gece ilk çıkanlar hemen elendi gitti zaten, fakat sonrasında gelen iki çiftin ikisi de bu bakımdan muhteşemlerdi. Gelin kendilerini ölümsüzleştirelim:

Pınar&Çağla: Şimdi kızlar, bayram şekeri olmak adına, "20 kusür yaşına geldik" dememiş, aynı abiye elbisenin farklı renklerini giymiş gelmişsiniz tamam. Peki ama neden straplez? Bütün program kıyafetinizin gögüslerini çekiştirdiniz şimdi hoş mu oldu? "İnsancıklar'ı, bir de Kumarbaz'ın başını" okumuş, Dostoyevski uzmanı mavi elbiseli arkadaşıma sözüm şu: Aydınımız halkla bütünleşmedikçe kaybetmeye mahkûmdur. Bana sor mesela, hemen derim ki "Karamazov Kardeşler mi, Karadağlar dizisinin kitabı çıkmış o mu?" Renkli lens takan pembe elbiseli arkadaşımın ise okkalı bir tokada ihtiyacı olduğunu hissettim. Sen hem bütün yarışma "Evet ben çok kararsızım ve hayatımda da hep bunun acısını çekiyorum, hep." diye diye beynimize tecavüz et, hem de paraların kontrolünü iki dakika olsun bırakma. Ben kardeş olsam "Seyfi'nin tostlarını anlatana kadar eline koluna sahip çıksana lan gitti paralar!" der, oracıkta boğazına sarılıveririm. Ama çok iyi kızlardı be, kazanmış olsalar herkese yardıma koşacaklardı. Bu arada eşin dostun da ne sıkıntısı var, milletce öğrenmiş olduk hiç mahremiyet diye bir şey kalmadı. Neyse okurlar, rüzgâr gibi geçmiş bu arkadaşlara selam ediyorum, ölüp giden beyin hücrelerimin hepsi onlara helâl olsun.

Deniz&Bilal: Ya o gözlüklü çocuğun retro saçları ne kadar muhteşemdi öyle allah aşkına? Karşımızda çok cool bir yarışmacı çift duruyor değerli okurlar. Televizyonun işte böyle yüzlere ihtiyacı var. Geçen bölümde pek sevilen Çok Gülen Şişman Çocuklar grubundansa böyle yüzleri görmek TV benim canım olarak tercihimiz. Ayrıca bir yarışmacının yarışmanın kendisiyle dalga geçtiğini de ilk defa gördüm ve evde bunu alkışladım: "Artist Başkan Ronald Reagan olmalı,  yani Kennedy'yi vurdulaar, Nixon da Watergate..." Engin Altan Düzyatan tabii bir önceki çiftten dolayı henüz beyin amcıklanması geçirmekte olduğu için başlangıçta biraz kafası karışmış görünüyordu, karşısındakilerin "serseri mi yoksa bir dahi mi" olduğunu hemencecik çözemedi ama Cuma günü sanırım o da sinirlerini toplamış vaziyette gelir. Bu yarışmacı arkadaşlarla bir kere daha gördüm ki, değerli okurlar coğrafyamızı bilmiyoruz. Coğrafyamızı bilelim. Sonra gidiyor milyorlar.

Cuma diyorum.