5 Eylül 2012

Kanal D Sezon Açılışı: Hiç Tadım Yok Be İrfan

             

Ne... A... Auç.
Nasıl yani dostum?..
MÜZİKLİ-DANSLI GÖSTERİ YOK DA NE DEMEK!!!


Nerde şimdi oo, içimde uçuşan kelebekleer
Bende oo duygulardan hiç kalmadı esseeer...


YouTube kapılarında yatardım senin için... Senede tek bir gün için bile olsa Akasya Durağı ile Arka Sokaklar ekibi gözüme sempatik gözükecek diye içim içime sığmazdı. AMA SEN N'AAPTIN, sevgili Kanal-D-Yeni-Sezon-Tanıtım-Filmi? Eminönü Mercan Yokuşu'ndaki çantacıların birinden birkaç tane yedekli çakma Bond çantası alıp ordan oraya hoppidi hoppidi fırlattın!

”Ve aaaşk gitti bizdeeen!”

Bişiy söylemek istiyorum: Gün ortasında içim geçmiş izlerken. Evet, o kadar sıkıcı olmuş. Müzik yok, dans yok, limonata yok, komikçilik yok... Seda Sayan zaten yok. Neyine güvendin sen annem? Bade İşçil'in dünyada koşma, atlama, zıplama ve benzeri aktiviteleri yapmaya en elverişsiz elbiseyle hoop o çantayı yakalayıp tutmasına mı yoksa?

KANAL D'DEN TOPLUMA SERT MESAJ: ”ÖBGZKİ'Yİ YIKAMAYACAKSINIZ!”


Gerçi, Çiko Osman'ın nihayet, allahıma bin şükürler olsun,  Ben X filmindeki Asperger sendromlu çocukla değiştirilmiş olmasını görmekten biraz mutlu olduğumu saklayamayacağım. Herkes gördü Osman'ın sinsi yüzünü zahir. Halbuki, kalbimin biricik çocuk oyuncusu, Fatmagül'ün yeğeni 'Halacım Murat' öyle mi? Kaşlarının biraz gürleşmesinden başka hiçbir huyu bozulmadı, son bölümde bile sessiz sessiz pasta bekliyordu yavrum... Peki ya Cemile'nin bir çanta için yaşadığı bu sahte sevinç? Görüyor musunuz okurlar, asil kadın Cemile'yi de bozdular sonunda. Balıkçı'dan miras kalan paraları yiye yiye,  Karcı Holding'in yönetim kurullarında kavga dövüş; materyalist oldu Cemile. Yazık, çok yazık.


Açıklıyorum: Bu uzun ve sıkıcı filmin tek ilginç şeyi, sevgili Cemre'nin gerçek bir cool olduğunun tartışma götürmez biçimde ortaya konduğu o kısacık motorlu sahnedir. Cemre'yi çok seviyorum, onun için yeniden biraz Kuzey Güney izleyebilirim sanırım.
Ama şimdi bunun için Kuzey'in Ferhat'ın şeylerini (şeylerini işte) hakikaten de kesmiş olduğu gerçeğiyle yüzleşmem gerekecek. Ki buna değeceğinden hiç emin değilim, zira Cemre de dizide deri mont ve eldiven değil kafam gibi topuklular giyen bir plaza kızı.
Yani, sonuçta.


Bu arada Arka Sokaklar'daki aşırı fazla saçlı çocukla Gamze Özçelik'in  boşanmalarına rağmen yeniden aynı dizide oynamalarını Arka Sokaklar dizisinin galiba gerçekten de hiç sona ermeme ihtimaline yordum, biraz kalbim sıkıştı. Bana bir zararı var mı derseniz, yok da gibi; ama o çocuğun saçları hakikaten çok fazla.

Bu arada D.G.'nin sansasyonel yaşamından yeni bir kesit: Ben spora gidiyorum artık hususi dizi izlemeye. O makaslı aletin üzerindeyken Allah Baba ilginç bir şeyler gösterirse inşallah yine ileri geri konuşabilmek arzusundayım. (Kız, tövbe diyim di mi vallahi çarpılıcam.)

En güzel günler sizinle olsun sevgili okurlar, unutmayın ki ışık doğudan yükselir...

4 yorum :

bay ripley dedi ki...

Hocam, bence Cemre'nin Guney'in karsisina cikip "Hih" ifadesi takinmasi onun cool'lugunun en buyuk parcasi. Ayrica Karolin'in her daim evil olusunu sevdigim kadar hicbir seyi sevmiyorum. Brecht'ten nasibini bu kadar mi almaz bi karakter? Takdir ettigim bir sey var ki o da Ezgi Mola'yi diger sumsuk kizin onune gecirmeleri. Yavrum saclarindan midir nedir, ay gibin parliyor.
Yine de itirazim olan bir sey var: Takimin lideri, yoneticisi Beyaz mi? Yillardir o kotu sakalarini yaptigi icin mi boyle bir gorev verildi? Yoksa Kendisi Kanal D'de double'a gittigi icin mi?
Iki sari ciyanin (Gulse ve Kivanc) bu reklam filminde oynamamis olmalarinin nedenini de herkese buradan aciklayayim: Bu guruh icerisinde en zengini onlar. Gerisi iste boyle atla kostur zipla surat teknesi sur filan.

deniz dedi ki...

hocam sen de haklısın.
beyaz ne kadar yaşlandı, farkında mısın bunun? kanal d için memedali birand gibi bir şey oldu galiba :)

karolin'in istanbul'dan kopmayı zinhar reddetmesini, binlerce dolarlık o bursları alıp sonsuza kadar turistik bir hayat sürmek için istanbul'a kazık çakan semi-akademisyen amerikalılar'a benzetiyorum. amsterdam'da evil'in suyu mu çıkmış? altı boş kötülük kadar sıkıldığım bir televizyon olayı daha varsa, o da gerizekalılık seviyesinde iyiliktir.
sevgilerimle canım.

Adsız dedi ki...

sevgili d.g; öncelikle buraları terkettiğin fikrine kapılmıştım yeni sezona yeni yazılar görmek pek güzel, hoşgeldin.

ondan sonrasında, cemre'yle ilgili ne zamandır sormak istediğim bi şey var; münir'le mukaddes'i birbirine yakıştırdığını da düşününce ben senden hep "cemre <3 barış" gibi bi şey bekledim ama göremedim öyle bir çıkış... hiç mi yakışmıyolar hiç mi sevmedin bu barış oğlanı? kuzeye bu kadar kılken hem? yoksa "aşka saygından" mı?
bi de cemre plaza kızı olmayı bırakıp mapus damlarına düşüyo galiba bu sezon. ne diyelim allah kurtarsın.

-Joo

deniz dedi ki...

hoşbuldum hemşiğraa :)

cevap veriyorum: B şıkkı. ama şu da var ki barış'ı pek ciddiye alamadım, o öyle yatta fiski içmekle olmaz aşkından azcık leşleştiğini görelim bi defa biz başka türlü kız vermeyiz :))