4 Nisan 2011

THE WIRE ve Düğününe Gideceklerim Listesi

Sevgili okurlar, 
Siz bu satırları okurken, ben "dünyanın en iyi dizisi" tabir edilen The Wire'a başlamış, beş sezon izlemiş ve nihayet mezuniyetimi vermiş olacağım. Behzat Ç'nin allah bin belasını versin, nefret ediyorum ondan.


Baltimore diye bir yer varmış Amerika'da, tek numarası Johns Hopkins diye bi üniversiteymiş. Burada altın rengi saçları güneşte ışıl ışıl parlayan al yanaklı Amerikalılar değil, üçte ikisi zencilerden oluşmak üzere perişan bir hayat süren yüz binlerce insan yaşarmış. Noel'de hiç kar yağmazmış, kışları hava da bok gibi soğuk olurmuş. Ekonomi yerlerde geziyormuş, buna mukabil şehirde uyuşturucu ticaretinin uzanmadığı yer kalmamış. Uyuşturucu çeteleri anasının gözüymüş, kardeşi kardeşe kırdırırlarmış. Diğer tarafta da fazla mesai olsun da ceplerine üç beş kuruş para girsin diye bekleyen Baltimore Polisi varmış. Yani, onlar da kötü insan değilmiş ama hiçbiri de "Aman bugün Baltimore'umda hangi suçluları yakalayıp adaleti sağlasam acaba?" diye beklemezmiiiiş... 

Amirlerin en büyük derdi, "Suç oranını nasıl daha düşük gösteririm de belediye başkanı başımı ağrıtmaz" imiş. Dedektifler de kendilerine ne söylenirse onu yaparlarmış. Peki bunların içinde asi polis hiç yok muymuuş, elbette varmış! En başta Jimmy McNulty gelirmiş; yakışıklıymış, akıllıymış, çok da asiymiş (işin aslı, asilik edince kendi başını yakan bir insan olduğunu unutacağını sanırmış.) Bu sözde asiler başka dizide olsa çok işler başarırmış ama anasını satayım The Wire'da katarsis diye bir kavram zaten hiç var olmamış.
Amerikan rüyam yıkıldı. "Dizide sevdiklerim" listesi de mezarlığa döndü, varsın olsun. Kimlerin öldüğünü yazmayayım ama bu karakterleri seviyorum anadınız mı, se-vi-yo-rum!


AŞKİTOLARIM
#1 Bubbles:
Number one'ımsın Bubbles, biriciğimsin. Keşke tüm eroinmanlar senin gibi olsa. Hiç pisliğin yoktu be annem, tek derdin günde iki fırt için gereken parayı denkleştirmekti. Ayrıca da çok tarzdın allahıma. Para karşılığı polislere muhbirlik yaparken hep çok korktum senin için bu çocuğu birisi yakalayacak diye. Bu alemlerde hayatta kalmanın ne zor bir iş olduğunu ben senden öğrendim. Beynini uyuşturucuya yedirmiş olan o iki garibanın alamadığı survival derslerini ben aldım yani. Çekirgen ben olsaydım bence her şey bambaşka olurdu. Senin için okula da giderdim işleri de büyütürdük, o sana musallat olan godoş herifi beyin gücümüzle alt ederdik. Sen her şeyin en iyisine layıksın, eksoekso.


#2 Bunk:
Ya şuna bir bak, böyle bir surattan insana nasıl bir kötülük gelebilir? Purosuna kurban olduğum, McNulty'nin kanzisi, alkol batağında sürünen polisler ordusunun önde gideni, antin kuntin işlere gelemeyen bir memur, sağduyunun gerçek adresi: Bunk Moreland. Asiler başkanı Jim McNulty'yle köprü altındaki binlerce sarhoş muhabbetinden bir kuple aktarayım müsaadenizle:


McNulty: You know why I respect you so much, Bunk?
Bunk: Mm-mmm.
McNulty: It's not 'cause you're good police, 'cause y'know, fuck that, right?
Bunk: Mm. Fuck that, yeah.
McNulty: It's not 'cause when I came to homicide, you taught me all kinds of cool shit about... well, whatever.
Bunk: Mm. Whatever.
McNulty: It's 'cause when it came time for you to fuck me... you were very gentle.
Bunk: You damn right.
McNulty: See, 'cause you could have hauled me out of the garage and just bent me over the hood of a radio car, and... no, you were, you were very gentle.
Bunk: I knew it was your first time. I wanted to make that shit special.
McNulty: It was, man. It fucking was. 


Teallahım, saçmalık :)


#3 Omar:
Bence Omar çiftelisiyle birlikte Deli Yürek dizisinde bir gözükse görürdü Miroğlu hanyayı konyayı. Nah Ezel olurdu o zaman. Katilinden, hırsızından geçilmeyen Baltimore'da, Omar en büyük uyuşturucu kralının bile korktuğu tek kişiydi. Zulaların saklandığı evleri basar, soyup soğana çevirir, sonra da elini kolunu sallaya sallaya çıkar giderdi. İbne derlerdi arkasından, öyleydi çünkü. Ama Omar tüfeğini yüzüne doğrulttuğunda altına gerçek anlamda altına kaçıran gördüm. Öldürdüğü adamların her biri için ”demek ki haketmiş” diyorum, saygılarımla.


DÜĞÜNÜNE GİDECEKLERİM
Major Crimes Unit:
Uyuşturucu çetesini çökertmek için kurulan, bizimkilerin özel ekibi.
(SOLDAN SAĞA)
Ayakta: Prez (Giderim), Daniels (Gitmem!), meşhur Jim McNulty (Giderim), Ronda (Gitmem, zaten savcı o)
Oturan: Lester Freamon (Tabii ki de giderim), Kima Greggs (Giderim ama masadan hiç kalkmam)


Barksdale Junior Team 
(Adını ben koydum):
İmparator Avon Barksdale'in altında çalışıyordu hepsi. Sonra uyuşturucu işi el değiştirince sap gibi kaldılardı. Ama çok hüzünlü bir resim bu be kız.
(SOLDAN SAĞA)
Poot (Gereksiz), Bodie - Aslan Parçası (Giderim, altınımı da takarım), D'angelo Barksdale - Patronun yeğeni (Giderim), Wallace (Gitmez miyim kıız)


Edward Tilghman İlköğretim Okulu:
Özel okul öğrencisi gibi gözüküyorlar ama fakirlikten ölenler okulu burası. The Wire'ın bence en iyisi olan üçüncü sezon eğitim sistemi hakkındaydı, ve arkadaşlar ben bu çocukların sünnetine, düğününe, cenazesine, her şeyine giderim tamam mı.
(SOLDAN SAĞA)
Duquan (Seviyorum ve ezilmesine katlanamıyorum), Randy (En sevdiğim), Michael (En az bunu seviyorum), Namond (Mesafeliyiz ama olsun)

GEBERSİN İSTEDİKLERİM
Kenard:
Kardeşim, burda beş sezonluk dizi izledim, çok sövdüklerim oldu, tiksindiklerim oldu. Ve şu an ben de kendime inanamıyorum ama kocca dizide ölüp gitmesini istediğim yegâne kişi işte bu bacak kadar velet. 
Piç kurusu... Nefret ediyorum senden. Baltimore sokaklarında binbir çeşit adam tanıdım; senin kadar yapışkan, kavgacı, iğrenç başka bir şey  daha görmedim. Huzursuz. Dark side'a geçip senin yüzünü gözünü dağıttı diye o yukardaki Michael'a gıcık olmuştum ama keşke öldürene kadar dövseydi. Niye uyuşturucu gang'lerine takıldığın besbelli: Kendi anan baban bile dayanamamış sana da sokaklara atmışlar. İnşallah ıslahevlerinde çürürsün, 10 yaşını göremezsin inşallah... 

Bir yolun daha sonuna geldik arkadaşlar. Şimdi The L word'e başlıycam sanırım. Bu işler kısmet işi biraz tabii ama, niyetim o.

12 yorum :

bay ripley dedi ki...

DG bak, kantarin topuzu, kacmis gidiyor.

Miniminnacik cocuktan istedigin ne kizim? Yazilir mi oyle seyler petit bebege?

O cocugun da bi' emegi var, ona da saygi lutfen.

deniz dedi ki...

adalet duygumdan şüphen mi var yaa, hak etti diyorum!

Persephone dedi ki...

Oley! Blog dünyasında benden başka şu diziyi seven çok az insan var, çok mutlu oldum şu an! Söylediğin her şeye de katlanıyorum da Stringer Bell unutulur mu yahu? Pek severdim onu da. Omar kadar değil ama. cornflakes almak için bakkala gittiği sahne vardı ıslık çalarak. bir de bunk ve mcnulty'nin şu öldürülen kızın suç mahalini incelerkenki sahnesi pek eğlenceliydi, 5 dakikalık sahnede rekor sayıda fuck demişlerdi :P

Bir de Frank Sobotka'yı çok severdim ben. Efige Efige'li sahnede ne üzülmüştüm.

Ama benim de favorim 3. sezon kesinlikle. Her sezon bambaşka bir soruna el atmalarına bayılıyordum. Ah özledim ya.

Persephone dedi ki...

ya katılıyorum demek istemiştim, katlanıyorum yazmışım, oha!

deniz dedi ki...

hahhaha stringer bell'i seviyorum deyince bu diziyi öğreten arkadaşım kızıyor :) bir de yani düğününe gitmem. ama uyuşturucu sektörünü bir işletmeci gibi ele almaya çalışmasına hayranlık duyuyordum açıkçası.

ben en sevdiğim sahneyi söyliyim mi: "And I'm not even Greek."

deniz dedi ki...

tamam anladım ben sorun yok :)

Persephone dedi ki...

Ben de yani bir Omar'ı sevdiğim, bir McNulty'yi sevdiğim gibi sevmiyorum Stringer Bell'i ama saygım sonsuz. Ölünce üzülmüştüm, 'uyuşturucu ortamı eskisi gibi olmayacak stringer' diyerek. Adam işletme okudu :)

The Greek ya, sanofebiç. Benim favori sahnelerimden biri de (hepsini hatırlamıyorum, çok oldu izleyeli) ilk sezonda d'Angelo Bodie ve Wallace'ın satranç tahtasında dama oynadığını görüp kızıyor ve satranç oynamayı öğretiyordu. Gördüğüm en iyi satranç öğretişiydi :)

Hatırlamamın en büyük sebebi de sountrackte o sahnenin olması. Açıp dinliyorum bazen :)

emin imer dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
deniz dedi ki...

aaa giderim elbet ya gitmem mi :) o kızınkine de giderim. scott templeton'un yüzünü şeytan görsün, umarım düğününe beleşçi akraba dolar onun!

emin imer dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
kesik dedi ki...

Tabii ki String'e uyuz oliim ben. Marlo'ya da uyuz oliim her bir i'm the king diyene de. (Zati en bi favorim tabii ki Omar dedi miydim?) Avon'la gözkısmasal benzerliğimden bahsettiğinizden beri ona eskisi kadar uyuz olamıyorum ama :P

Asıl Snoop'u unutmuşuk bebeem. O ki New York'ta evlenecek olsa goşşa goşşa gitme miydik? Sonuçta Kima da orada evlenirdi herhal. Bu arada Michael ile Snoop arasında en en son geçen konuşmadaki o mükembel klişe replik beni benden almıştır. Ve tabii ki favorim McNulty'nin bilardo masası sahnesidir. Ağladım ulan! Ağladım şerrefsiz the Wire.

Adsız dedi ki...

gercekten dızı guzel ama sacma taraflarıda var omarın yasaması cetelere kok sokturuyo...oglu gelsın ıstanbula bulassın mafyaya anlasın anyayı gonyayı nulty de yavsağın teki bı karısına sahıp cıkamıyo sısman zencı polıs tam yalaka amır yalakası benım favorım binbaşı hem yalakalık yapıo hem kayıyo hıssettırmeden.dızı dıye buna derım ben .baltımora gıdersem bırde kova gotururum:D